Informazioni sulla canzone In questa pagina puoi trovare il testo della canzone Dut Ağacı, artista - Barış Manço. Canzone dell'album 24 Ayar, nel genere
Data di rilascio: 30.11.1993
Etichetta discografica: Emre Grafson Müzik
Dut Ağacı(originale) |
Bu sabah doğup büyüdüğüm mahallenin sokaklarında dolaştım |
Çocukluğumu yaşamak istedim bu sabah |
Ve bir an keşke bugün hiç olmasaymış diye düşündüm |
Keşke dün, dün kalsaymış |
Şu sağdaki iki katlı ev Nezahat Hanımlarındı galiba |
Yok yok bu Yekta Beylerinki olmalı |
Nezahat Hanımlarınkinin yanı top oynadığımız boş arsaydı |
İyi ama nerede boş arsa, ya bakla tarlası, peki taş mektep neredeler |
Kimler götürdü kimler çaldı o güzelim anıları benden |
Birden Rıza Amca'yı gördüm |
Yine o dut ağacının altında oturuyordu |
Koştum ellerine sarıldım, önce tanımadı |
Sonra Rıza Amca'nın sımsıcak ellerinde |
Çocukluğumu yeniden yaşamaya başladım |
Tam o karşımızdaki evin üçüncü katında otururlardı |
On dört yaşında boyanmaya başladığından |
Mahalleli sonunu pek iyi görmezdi doğrusu |
Bu kız çok tango oldu derlerdi |
Evlenmiş, iki sokak öteye taşınmışlar |
Eskisi gibi mi diye sordum |
Eskisi gibiymiş, biraz kilo almış o kadar, olsun |
Kim bilir kilolu olmak bile ne yakışmıştır ona |
Zaten ne yakışmazdı ki |
Rengini beğenmedim bugün Rıza Amca |
Üstelik bayağı süzülmüşsün |
Tabii gece hayatı, içki, sigara, bakmıyorsunuz ki kendinize |
İlahi Rıza Amca |
Birlikler umumi kâtipliğinden emekli olalı beri |
Gecesi gündüzü bu dut ağacının altında geçerdi |
Son üç sadrazamı ve |
Cumhuriyet'ten bu yana bütün başvekilleri |
Sırasıyla ezbere bilir, bize de saydırırdı çocukluğumuzda |
Hâlâ hatırlıyor musun diye sordu |
Hatırlıyor muyum? |
Hiç unutamamıştım ki |
Bilekten bağlı açık sandaletler giyerdi |
Nedense pek derin bir iz bıraktı bende bu sandaletler |
Bir de kol altları genişçe oyulmuş pembe bluzu |
İlk sigarasını yakışımı hatırlıyorum da |
Ne gururlanmıştım ya Rabbim |
Nasıl da bakmıştı gözlerime |
Yıllar yılı bu bakışlarla yaşadım |
Onlarla uyudum, onlarla uyandım |
Şimdi kim bilir hangi eller yakıyordur sigarasını |
Oysa bu dut ağacının altında söz vermiştim |
Söz, söz, söz |
Hep lafta kaldı dedi, Rıza amca |
Yıkmadık ev bırakmadılar mahallede |
Evlerle beraber bahçeler de yok oldu |
Bir şu dut ağacı kaldı, onu kesmeseler bari |
Birden gözleri parladı |
Sahi sen televizyona filan da çıkıyorsun dedi |
Tabi ya seni dinlerler |
Bir seferinde söyle, çık pat pat söyle |
Şu dut ağacını kesmesinler de |
Aslında dizlerinde derman olsa nafia vekiline bile çıkardı Rıza Amca |
Ama gençler ne güne duruyordu ki |
Söz verdim Rıza Amca'ya |
Dut ağacını kestirmeyeceğime söz verdim |
Dünü bilmeden bugünü yaşamanın bedeli öylesine ağırdı ki |
Yarını bugünden kurtarmak için hayatımda ikinci kez söz verdim |
Birinciyi tutamamıştım ama |
İkinci sözümü tutacağıma söz verdim |
(traduzione) |
Bu Sabah doğup büyüdüğüm mahallenin sokaklarında dolaştım |
Çocukluğumu yaşamak istedim bu Sabah |
Ve bir an keşke bugün hiç olmasaymış diye düşündüm |
Keşke dün, dün kalsaymış |
Su sağdaki iki katlı ev Nezahat Hanımlarındı galiba |
Yok yok bu Yekta Beylerinki olmalı |
Nezahat Hanımlarınkinin yanı top oynadığımız boş arsaydı |
İyi ama nerede boş arsa, ya bakla tarlası, peki taş mektep neredeler |
Kimler götürdü kimler çaldı o güzelim anıları benden |
Birden Rıza Amca'yı gördüm |
Yine o dut ağacının altında oturuyordu |
Koştum ellerine sarıldım, önce tanımadı |
Sonra Rıza Amca'nın sımsıcak ellerinde |
Çocukluğumu yeniden yaşamaya başladım |
Tam o karşımızdaki evin üçüncü katında otururlardı |
Su dört yaşında boyanmaya başladığından |
Mahalleli sonunu pek iyi görmezdi doğrusu |
Bu kiz çok tango oldu derlerdi |
Evlenmiş, iki sokak öteye taşınmışlar |
Eskisi gibi mi diye sordum |
Eskisi gibiymiş, biraz kilo almış o kadar, olsun |
Kim bilir kilolu olmak bile ne yakışmıştır ona |
Zaten ne yakışmazdı ki |
Rengini beğenmedim bugün Rıza Amca |
Üstelik bayağı süzülmüşsün |
Tabii gece hayatı, içki, sigara, bakmıyorsunuz ki kendinize |
Ilahi Riza Amca |
Birlikler umumi kâtipliğinden emekli olalı beri |
Gecesi gündüzü bu dut ağacının altında geçerdi |
Son üç sadrazamı ve |
Cumhuriyet'ten bu yana bütün başvekilleri |
Sırasıyla ezbere bilir, bize de saydırırdı çocukluğumuzda |
Hâlâ hatırlıyor musun diye sordu |
Hatırlıyor muyum? |
Hiç unutamamıştım ki |
Bilekten bağlı açık sandaletler giyerdi |
Nedense pek derin bir iz bıraktı bende bu sandaletler |
Bir de kol altları genişçe oyulmuş pembe bluzu |
İlk sigarasını yakışımı hatırlıyorum da |
Ne gururlanmıştım ya Rabbim |
Nasil da bakmıştı gözlerime |
Yıllar yılı bu bakışlarla yaşadım |
Onlarla uyudum, onlarla uyandım |
Şimdi kim bilir hangi eller yakıyordur sigarasını |
Oysa bu dut ağacının altında söz vermiştim |
Söz, söz, söz |
Hep lafta kaldı dedi, Rıza amca |
Yıkmadık ev bırakmadılar mahallede |
Evlerle beraber bahçeler de yok oldu |
Bir şu dut ağacı kaldı, onu kesmeseler bari |
Birden gözleri parladı |
Sahi sen televizyona filan da çıkıyorsun dedi |
Tabi ya seni dinlerler |
Bir seferinde söyle, çık pat pat söyle |
Şu dut ağacını kesmesinler de |
Aslında dizlerinde derman olsa nafia vekiline bile çıkardı Rıza Amca |
Ama gençler ne güne duruyordu ki |
Söz verdim Rıza Amca'ya |
Dut ağacını kestirmeyeceğime söz verdim |
Dünü bilmeden bugünü yaşamanın bedeli öylesine ağırdı ki |
Yarını bugünden kurtarmak için hayatımda ikinci kez söz verdim |
Birinciyi tutamamıştım ama |
İkinci sözümü tutacağıma söz verdim |